Rahmetle İlhami Abi
-
Yıl 1979, aylardan ekim.. İlkokulu yeni bitirmiş, Balıkesir Savaştepe Öğretmen Lisesine kayıt yaptırmış 11 yaşında bir çocuk..Yani ben. Babam ve köyümüzün taksicisi İlhami abi ile birlikte okula gitmiş, kayıt işlemlerimizi yaptırmıştık bir hafta kadar önce, elimize bir "ihtiyaç listesi" tutuşturuldu ve tamamlayıp gelmemiz istendi. Biz de aynı gün köye birlikte geri döndük. İhtiyaçlar halledildi, toparlandı. Pazartesi günü okula başlamak üzere pazar günü babamı beklemelerim başladı. Ama akşam oldu hala ortada yoktu ki, ezan sesi ile İlhami abimin sarı renosu göründü avlunun önünde.
İlhami abi, bembeyaz saçları (ki namı-ı diğer Kırbaş idi), insana güven veren davudi bir ses tonu, heybetli vücudu, gülümseyen yüzü ile hep "ben buradayım, merak etme" hissi uyandırırdı bende.
O akşam da aynı güven duygusu ile belirdi avlunun önünde. Babamın işi varmış. Birlikte gidecekmişiz okula. Beni bırakıp dönecekmiş. Çok zengin sayılmazdık aslında, öyle yüzlerce kilometre yola taksi tutup çocuk gönderecek kadar. Ama İlhami abi bu, taksimetreyi açacak hali yok ya, yakıt parasının bi tık üstüne götürüp bırakacaktı beni. Valiz hazır, ben hazır. E araba da hazır olduğuna göre, eller öpüldü, yola çıkıldı.
Balıkesir'e vardığımızda hava çoktan kararmıştı. Biz sohbet, muhabbet yola devam ediyorduk. Bir ara uyumuşum. Gözümü açtığımda Tek farı yanan bir araç bize doğru geliyor, İlhami abi de ona doğru gidiyordu. Uyku sersemi o tek farın çok yüksek olduğunu, Balıkesir'i geçtikten sonra bir kaç demiryolu kontrolsüz geçiş noktası olduğunu, bir defa gittiğim bir yol olsa da sıraladım zihnimde. Nasıl, neden bilmiyorum ama gelenin tren olabileceğini hızla topladı zihnim ve dilimden, "İlhami abi tren!!" diye bir cümle dökülmedi, fışkırdı resmen... Dememle birlikte İlhami abi frene yüklendi. Araba durdu. Durması ile birlikte önümüzden büyük bir gürültü ile tren akmaya başladı. Aramızda 20-30 cm ya var, ya yoktu. Biz ikimiz de gözlerimiz faltaşı gibi açılmış, trenin geçişini izliyorduk. Tren geçişi bittiğinde birbirimize baktık. İlhami abi, "Ali daha yiyecek ekmeğimiz varmış, sen uyuyordun, ne zaman uyandın, nerden anladın tren olduğunu? Ben tek farı yanan kamyon sandım, devam ediyordum." dedi. Ben zihnimdeki varsayımların toplamlarını ve nasıl tren olma ihtimali üzerinde çıkarım yaptığımı anlatacak kadar dilbaz olamadım hiçbir zaman. Sadece "ışığı çok yüksekti, bi de burda tren yolu geçiti vardı ya" dedim. "Allah uyandırdı oğlum seni, yoksa şimdi ikimiz de trenin altında kalmıştık. Allah ikimizi de korudu" dedi. Okula kadar pek bi konuşmadan, ama yaşadığımızı düşünerek gittik. Okul girişinde, ki biz "Demirkapı" derdik, durduk. Kimlik, neden geldik falan filan, beni nöbetçi öğretmene teslim etti, hatta unutmam hiç harçlık bile verdi, artık babam mı ona, bana vermesi için vermişti, yoksa yaşadığının şükrü olarak mı verdi bilemiyorum. Sonra sarı renosuna bindi ve beni 6 yıl sürecek, "öğretmen" olmamda yolumun başı olan okulumla baş başa bırakıp gitti.
Ne zaman karşılaşsak elini öperdim ve ilk muhabbetimiz bu olurdu. "Vay be Ali, yiyecek ekmeğimiz varmış!" ağzından dökülen ilk cümleler olurdu.
Kendisine minnettarlığım hiç bitmedi, bitmeyecek de. Ama O artık aramızda değil. Covid-19 belası maalesef onu aramızdan aldı. Dün yani 10 Nisan 2021 tarihinde maalesef Hakka yürüdü. Mekanın cennet olsun İlhami abi. Sevenlerine, eş, dost ve akrabalarına sabır ve metanet diliyorum.
Ali Baykala
Okunma: ( 925 )