Toplumun damarına tuz basmak
-
Dikkat ettiniz mi bilmem, iki haftadır toplumsal bir nabız ölçümü halinde sosyolojik bir tansiyon ölçümü yapılıyor. Önce "Andımız", sonra yine bir "Cuma" gecesi operasyonu ile "İstanbul Sözleşmesi"...
İddialar farklı, ve kutuplaştırıcı, her zamanki gibi. Yine birileri el ovuşturuyor, bu kutuplaşmaya gülümseyerek bıyık büküyor karanlıklardan. Olan insanımıza oluyor. Neden bu ayrıştırma, çatıştırma? Andımız kime niye battı? Birçok ülkede inceleme yapmış pedagoglar, hemen hepsinde günün okullarda, ya milli marşla veya andımız türevi toplu söylemlerle başladığını belirtiyorlar. Ha soğuk hava, yağmur/kar hepimiz yaşadık. Hangi vicdansız çocukları soğukta, yağmurda tir tir titretir ki? Alırdık sınıflarına, sınıfta derse başlamadan, hangi öğrencide ise sıra, o arkadaşlarına söyletir ve gururla başlardık güne. Neyse, "yüksek akıl" denilen bir bilinmez var. Aklına göre rüyaya yatıyor.
İstanbul Sözleşmesi'ni hiç okumamış, vaktine yazık etmek istemeyen ahkamkarlar, yine bildiğini okuyor. Sözünüz varsa, ki bunu da aleni ifade edecekseniz utanmamak için okuyun. Onun bunun dediği ile değil kendi aklınız ile ifade edin kendinizi. Bi zahmet yaz kardeşim Google'ye... Ara, araştır, bul, ha bulunca da buldum deyip bırakma, oku, düşün. Zor gelmesin. Yine de ne nedir diye merak eden olursa ŞURADAN bakabilir. Taraftar değil, bilen olun. Unutmayın, tarafımız belli. Hepimiz aynı gemideyiz. Ne gemiyi delelim, ne kaptanı dövelim. Bir olalım ve bu gemiyi en güzel limanlara birlikte kavuşturalım.
Ali Baykala
Okunma: ( 556 )